Kırklareli Özel Can Dostum Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi https://candostumrehabilitasyonmerkezi.com Kırklareli Rehabilitasyon Merkezi Tue, 12 Jun 2018 06:48:40 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.9.10 Özel Öğrenme Güçlüğü https:2018/06/12/ozel-ogrenme-guclugu/ Tue, 12 Jun 2018 06:28:23 +0000 http:?p=2375 […]]]> Özel Öğrenme Güçlüğü Destek Eğitim Programı

Özel öğrenme güçlüğünün en yaygın olarak kullanılan tanımı şöyledir: “Öğrenme güçlüğü gösteren çocuklar bilişsel süreçlerden birinde ya da bir kaçında yetersizliğin varlığı nedeniyle dinleme, düşünme, konuşma, okuma, yazma ya da matematik problemlerini çözme, anlama ya da yazılı ve sözlü dili kullanmada güçlüğü olan çocuklardır.” Öğrenme güçlüğü, algısal güçlükleri, beyin zedelenmesinden etkilenmiş olanları, disleksi ve gelişimsel afaziyi de içermektedir.

Öğrenme güçlüğü nedenleri kesin olarak bilinmemekle birlikte uzmanlar olası nedenler olarak şunları sıralamaktadırlar:
• Beynin hatalı işleyişi
• Biyo-kimyasal bozukluklar (vitileramin yetersizlikleri ve bazı boyalı yiyeceklere karşı oluşan alerji …)
• Kalıtım (öğrenme güçlüğüne olan etkisi henüz açık değildir, araştırmalar devam etmektedir)
• Çevresel etmenler

Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda sık rastlanan özellikleri şöyle sıralanabilir:
• Zeka düzeyleri normal veya normalin üzerindedir.
• Hiperaktiftirler ya da hipoaktiftirler.
• Dikkatleri kısa sürelidir.
• Konsantrasyon güçlükleri vardır.
• El-göz koordinasyonları zayıftır. Sakarlık ve becerisizlik görülür.
• Görsel algı sorunları vardır. “b-p-d”yi  karıştırırlar. Ters yazarlar.
• Görsel figür-zemin ayırt etmede güçlük çekerler. Harf atlama, satır atlama görülür.
• Görsel hafızaları zayıftır. Uzaklık, derinlik algıları bozuktur.
• İşitsel algı sorunları vardır.
• İşitsel ayrımlaştırmada güçlük çekerler. Bazı sesleri karıştırırlar  f-v; b-m gibi.
• İşitsel kavrama yetersizdir. Yönergeleri unutur dinlemiyor gibi görünürler.
• İşitsel figür- zemin ayırt etme zorluğu vardır. Tv izlerken kapı zilini duymamak gibi.
• İşitsel hafızaları zayıftır.
• Dokunarak ayrımlaştırmada güçlük çekerler.
• Organizasyon bozuklukları görülür, dağınıktırlar.
• Zaman yönetiminde problem yaşarlar.
• Oryantasyon sorunları yaşarlar. Mekanda yönelme, pozisyonu algılamada sorun çekerler (top yakalama , ip atlama gibi)
• Yön bulmakta zorlanırlar. Sağ-sol ayırt edemezler.
• Mesafe ve ölçümlerde zorluk çekerler.
• Zamanı karıştırırlar. Önce-sonra, dün-bugün, şimdi-sonra karıştırırlar. Saati zor öğrenirler.
• Çalışma alışkanlıkları yetersizdir. Yavaş ve verimsiz çalışırlar.
• Düşünmeden davranırlar. Ataklık sıktır. Engellenince ani tepki gösterirler.Öfke nöbetleri geçirirler.
• Sosyal rekabet duygusu yaşın altındadır. Arkadaşlarıyla geçinemezler.
• Değişikliğe zor uyum sağlarlar.
• İletişim bozukluğu sıktır.
• Duygulanım değişikliği görülebilir.
• Sekonder davranış bozuklukları görülür. Bazılarında enuresis (alt ıslatma), enkoprezis (kaka kaçırma), karın ağrısı, okul reddi görülebilir.
• Akademik beceri bozuklukları vardır. Okumayı sökememe, hatalı, yavaş okuma; yazı bozuklukları, ters ayna hayali yazma, Türkçe’de en çok karıştırılan harfler b-d, z-s, m-n, g-k,    l-r-n, g-ğ-y, f-v, d-t ve noktalı harflerdir. Matematikte güçlük çekerler.

Çarpım tablosunu öğrenememe ; sembolleri karıştırma görülür. İmla ve noktalama hataları görülür.

Öğrenme bozukluğu olan çocuk ve gençler, bu özelliklerin tümünü taşımayabilirler. Her biri farklı sayıda, farklı yoğunlukta bu belirtileri gösterir.

]]>
Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite https:2018/06/08/dikkat-eksikligi-ve-hiperaktivite/ Fri, 08 Jun 2018 15:04:43 +0000 http:?p=2369 […]]]> Hiperaktivite nedir?
Hiperaktivite, çocuğun yaşına ve gelişim düzeyine uygun olmayan aşırı hareketlilik, dürtüsellik (ataklık) ve dikkat eksikliği belirtileri olan bir bozukluktur. Başlangıç yaşı 3-4 olarak gösterilse de belirtiler daha küçük yaşlarda da izlenebilir.Bebeklerde görülebilecek hiperaktivite belirtilerini şöyle:
• Huysuzluk
• Huzursuzluk
• Fazla uyuma
• Sürekli ağlamaOkul çağı çocuklarına hiperaktivite tanısının konulabilmesi için 7 yaşından önce şu belirtilerin görülmesi gerekir:
• Aşırı hareketlilik
• Dürtüsellik (ataklık)
• Dikkat eksikliğiHiperaktivitenin erkeklerde görülme olasılığının kızlara oranla 3-4 kat fazla oluyor. Ayrıca, hiperaktivite ile yüksek zeka arasında herhangi bir bağlantı gözlenmiyor.

Hiperaktivite neden olur?

1- Kalıtım etkisi
Hiperaktivite belirtileri gösteren çocukların birinci derece akrabalarında hiperaktivite görülme olasılığı çok daha yüksektir.2- Beyindeki bazı yapısal işlev bozuklukları
Dikkat eksikliğine, dikkatin yoğunlaştırılmasına ilişkin birtakım problemler yaratır.3- Çevre etkisi
Doğrudan doğruya hiperaktiviteye yol açtığı söylenemez. Ancak genetik bir yatkınlık varsa tetikleyici çevresel etkenlerle hiperaktivite ortaya çıkabilir. Bu etkenler, ailenin tutumları, doğum öncesinde bazı doğum komplikasyonları, hamilelikte kullanılan ilaçlardır.Şu anki yöntemlerle hiperaktivitenin doğum öncesinde tespit edilme olasılığı yoktur. Bu nedenle hamilelikte ilaç, madde, alkol, sigara kullanımını önleme dışında alınabilecek herhangi bir önlem bulunmuyor.

Kaç çeşit hiperaktivite vardır?

1- Bileşik tip
Hem hiperaktivite hem ataklık hem de dikkat eksikliği bir aradadır.2- Hiperaktivite ve ataklığın önde olduğu tip
Bu tipte dikkat eksikliği daha az gözlenirken, aşırı hareketlilik söz konusudur. Bu çocukların ders başarıları kötü değildir, ancak hareketlilik nedeniyle uyum sorunu yaşayabilirler.3- Dikkat eksikliğinin önde olduğu tip
Hareketlilik belirtileri çok fazla gözlenmez. Dikkat eksikliği nedeniyle okul başarıları çok iyi değildir.

Hiperaktivite çocuklarda çok yaygın bir hastalık mı?

Hiperaktivitenin dünyada ve Türkiye’de görülme sıklığının benzer oranlarda. Hiperaktivite, okula başlayan çocukların yüzde 2-3’ünde görülür. Ülkemizde aileler hiperaktivite konusunda daha bilinçli hale geldi, ancak yine de hiperaktivite belirtilerinin yaramazlık ve benzeri durumlarla karıştırıldığı oluyor.Hiperaktif bir çocuk ile yaramaz bir çocuk arasında ne fark var?

Her yaramaz çocuk hiperaktif değildir. Yaramaz çocuk mizaç özelliklerin yanı sıra ailenin tutumu gibi çevresel etkenlerin altında bazı davranışlar gösterebilir. Bir çocuğa hiperaktif denebilmesi için gözlenmesi gereken davranışları şöyle:
• Dikkat eksikliği, dürtüsellik ve aşırı hareketlilik belirtilerinin dış uyaranlara bağlı olmaksızın var olması gerekir.
• Çocuk aşırı hareketlidir; elleri, ayakları kıpır kıpırdır. Sınıfta ya da oturması gereken diğer yerlerde oturmaz ya da otursa bile çok kısa bir süre sonra kalkar. Çoğu zaman çok konuşur, bağırır, başkalarını rahatsız eder ya da yaptıkları işten alıkoyar. Gereken eşyaları unutma da sık görülen özellikleri arasındadır.
• Dürtüsellik hakimdir. Tehlikeyi kavrayamaz, birden atılır, soru bitirilmeden cevap verir, başkalarının yaptığı işlerin arasına ya da konuşmalarının arasına girer. Başladığı bir işi bitiremez.
• Dikkat eksikliği görülür. Derslerinde önemli hatalar yaptığı için okul başarısızlığı yaşar.

Hiperaktif çocuğa nasıl davranmak gerekir?

Hiperaktivitede tedavinin ön koşulu okul, aile ve uzman işbirliğinin sağlanmasıdır.

Anne babanın çocuğun davranışlarının bir yaramazlık belirtisi olmadığını, rahatsızlığın sonucu olduğunu algılayabilmesi gerekir. Ancak aşırı hoşgörülü olmak, çocuğun her yaptığına izin vermek de doğru değil. Bazı kurallar koyulmalı ve bunlara kararlı bir şekilde uyulmalı. Çocuğun çabası desteklenmeli ve performansının her zaman için iyi olması beklenmemeli.

Hiperaktivite bozukluğu olan çocuklar daha fazla ödüllendirilmeli. Olumlu davranışların ödüllendirilmesi tekrarlanma olasılığını artırır.

Öğretmenin yönlendirilmesi ile çocuğun sınıfta dikkat dağılmasını azaltmak için pencereden uzak, tahtaya yakın bir yere oturtulması gerekir. Çocuğun performansının değil, çabasının desteklenmesi önemlidir. Ödev yaparken çocuğun ihtiyaç duyduğu yerlerde ara vermesine izin verilmeli. Türkçe, matematik gibi dikkatin yoğun olarak kullanılması gereken derslerin art arda olmaması, araya beden eğitimi, müzik, resim gibi yardımcı derslerin konulması gerekir.

Hiperaktivite nasıl tedavi edilir?

Erken tanıyla birlikte başlayan erken eğitsel tedavi olumlu sonuçlar doğuruyor. Psikolog Kuzugüdenli, tedavi yöntemlerini şöyle sıralıyor:
• Davranış değiştirme programları
• Özel eğitim
• İlaç tedavisi
• Aile danışmanlığı

Ergenlerde hiperaktivite olur mu?

Hiperaktiviteyle ilgili herhangi bir önlem alınmadığı takdirde sorunlar daha da büyüyerek devam eder. 10 yaşından sonra aşırı hareketlilik bir miktar azalsa da ataklık, topluma aykırı davranışlar, ergenlik ve yetişkinlik çağında da görülür. Ergenlikte hiperaktivite görülme sıklığı yüzde 1-2 olarak biliniyor.Normal bir çocukluk döneminden sonra ergenlikte hiperaktivite görülmesi mümkün değildir. Hiperaktivite belirtileri 7 yaşından önce ortaya çıkar ve tanısı konulabilir.

Hiperaktivitenin ergenlikteki göstergeleri madde bağımlılığı, kaygı, depresyon gibi belirtiler olabildiği için tedavisi küçük çocuklara göre daha zordur.

]]>
Kriz Olmaması İçin Neler Yapılabilir? https:2018/06/08/kriz-olmamasi-icin-neler-yapilabilir/ Fri, 08 Jun 2018 10:13:17 +0000 http:?p=2359 […]]]> Engelli Çocuğun Ailede Krize Neden Olmaması İçin Neler Yapılabilir?
  • Ailenin çocuğun özrünü tanıması ve çocuğun özrü ile kabul etmesi çocuğa verilecek eğitimin en önemli basamağıdır. Bu amaçla, ailelere bireysel olarak yardım edilebildiği gibi, grup terapileri de etkili olabilmektedir. Aileler kendileri gibi şeyler yaşayan diğer ailelerle tanışır ve yalnız olmadıklarını görürler.
    Evlilikte oluşacak her türlü gerilim önüne geçilemez bir durumdur. Fakat engelli çocuğun ailesinde gerilim her zaman yüksek düzeydedir. Profesyonel bir yardım aile arasındaki duyguları daha derinlemesine incelediği gibi, aile içi iletişimi kuvvetlendirir. Aile bireyleri arasındaki stres, öfke ve hayal kırıklıklarını tanıma ve değiştirme durumlarının geliştirilmesinde danışmanın rolü büyüktür.
  • Bazı danışmalarda anne baba dışında diğer aile bireylerinin de danışmaya katılmaları sağlanmalıdır.
  • Anne babalar diğer çocuklarına da zaman ayırmalı ve onların gereksinimlerini de fark ettiklerini göstermelidirler. Aile içinde açık ve doğru bir iletişimin olmasının önemi büyüktür. Özürlü çocuklarının tanısı konusunda bilgilerini kardeşleri eğer doğru şekilde yönlendirilirse ve aile içinde en başından beri net bir iletişim sağlanırsa kardeşlerin nasıl yaşayacaklarını ve engelli kardeşe nasıl yardım edebileceklerini öğrenebilirler.
  • Anneler engelli çocuğunu en iyi tanıyan, onunla daha uzun zaman birlikte olan ve onun temel ihtiyaçlarını çoğunlukla karşılayandır. Çocuğunun eğitim hizmeti almasında en çok anneler ilgilenmektedir. Uzmanlardan aldığı bilgileri de genellikle evde uygulan da yine annelerdir. Bu durum zaman sonra yeni bir krize yol açacağından anne bu özverisini yalnız yapmamalı babada bu sürece katılımını sağlamalıdır. Engelli çocuğa sahip olan babalar bu durumlarda kendini sorgulamalı ve eşine destek olmalıdır. Yapılan araştırmalarda babaların engelli çocukları ile ilgilenmesi durumunda çocukların eğitim ve rehabilitasyonda daha başarılı oldukları görülmüştür.
  • Anne babalar engelli çocuğa sahip olmadan önceki kendilerine ayırdıkları zamanı artık ayıramayabilmekle beraber yine de küçük zaman dilimlerinde özel gereksinimlerine ve motivasyon sağlayacak etkinliklere dahil olmaları tükenmişlik duygularıyla baş etme açısından önem taşımaktadır.

Kaynaklarda geçen ortak özellikler

  • Aile engelli çocuğunu ne kadar kısa zamanda kabul ederse, o kadar eğitimde ilerleme sağlanırken aynı zamanda anne baba arasındaki oluşabilecek sorunların daha evvel önüne geçilebilmektedir.
  • Kardeşlerin engelli çocuktan etkilenme düzeyleri farklılıklar gösterir. Kimi olumlu etkilere sahip olup anne babaya destek olurken kimi kardeşler olumsuz anlamda etkilenir ve anne babaya başka bir kriz oluştururlar.
  • Engelli çocuğa sahip olmak direk olarak bir boşanma sebebi olmamakla beraber, boşanmaya iten sebepler arasında herhangi birini teşkil eder.

Kaynaklarda birbirinden farklı olabilecek durumlar

  • Engelli çocuğun kabulünde babanın daha geri planda kaldığını gösteren kaynaklar olmakla beraber babanın uyum sağladığını gösteren kaynaklar da mevuttur.
]]>
Kardeş İlişkileri https:2018/06/08/kardes-iliskileri/ Fri, 08 Jun 2018 09:24:05 +0000 http:?p=2357 […]]]> Engelli Çocuk ve Kardeş İlişkileri
Şüphesiz ki, bir çocuk için kardeş doğumdan yaşamın ileriki zamanlarına kadar en yakın arkadaştır. Çocuk hayata hazırlanırken çoğu şeyi kardeşiyle olan ilişkilerinden öğrenir. Engelli bir çocuğun aileye katılımı engelin zorluğu nedeniyle aile içi ilişkileri etkilediği gibi kardeş ilişkilerini de etkilemekte, ailenin dengesini değiştirmekte ve tekrar bir denge kurmak için aile üyelerini zor süreçler beklemektedir.Normal gelişim gösteren kardeşler, engelli kardeşlerinin sosyalleşmesi ve topluma kazandırılabilmesi için gereken sosyal, psikolojik ve eğitsel desteği vermek açısından büyük önem taşır. Ancak engelli bir kardeşe sahip olmanın verdiği karmaşık içsel duygular kardeş ilişkilerini zorlaştırmaktadır.

Bu konuda yapılan araştırmalarda engelli bir kardeşe sahip olmanın normal gelişim gösteren kardeş üzerindeki etkileri birbirinden farklı sonuçlar vermektedir. Bu araştırmalar, normal gelişim gösteren kardeş üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkilere neden olabileceğini gösteren bulgular ortaya koymaktadır.

Normal gelişim gösteren çocukların engelli kardeşlerine yönelik duygusal anlamdaki tepkileri farklılıklar göstermektedir. Çocuğun yaşına, kişilik özelliğine, doğum sırasına, kardeş sayısına, engelli çocuğun engel durumuna, ailenin sosyokültürel ve ekonomik durumuna göre tepkiler değişmekle beraber, bu duygusal tepkileri 8 grupta toplamak mümkündür. Bunlar; kızgınlık, kıskançlık, düşmanlık, suçluluk, keder, korku, utanma ve sıkıntı, reddetmedir.

Yaşanan tüm bu tepkiler kardeşten kardeşe değişiklik göstermektedir. Ancak bu tepkiler genelde olumsuz tepkilerdir. Çocuğun engelli bir kardeşi olmasından kaynaklanan bazı olumlu özelliklere de sahip olabileceği konusunda da birçok araştırma mevcuttur. Engelli bir kardeşle büyümek, normal gelişim gösteren çocuklarda bireysel farklılıklara ilişkin anlayış, duyarlılık, sorumluluk, yeterlilik duygularıyla kendini gösterebilir. Engelli bir kardeşle birlikte yaşamanın normal gelişim gösteren çocuklarda daha ilgili ve hoşgörülü olmayı sağladığı vurgulanmaktadır. Engelli kardeşin bakım için sorumluluğunu alma normal gelişim gösteren kardeş için önemli bir sosyalleşme imkânı sağlamaktadır.

Genel olarak geniş ailelerde yaşayan kardeşler, çekirdek tipi ailede yaşayanlara göre engelli bir kardeşle yaşamaya daha kolay ve iyi uyum sağladıkları görülmektedir. Ailenin sosyoekonomik düzeyinin de kardeşlerin psikolojik durumuna etki ettiği, alt sosyoekonomik düzeydeki ailelerde yaşayan kardeşlerin engelli bir kardeşe sahip olmaktan daha fazla etkilendikleri, kardeşleri duygusal olarak daha çok zorladığı görülmektedir.

Engelli bir kardeşi olan çocukların sıklıkla yaşadıkları zorluklardan birkaçı şunlardır:

  •  Aile hayatının engelli çocuğun tedavi ve eğitim ihtiyaçlarının karşılanması amacıyla farklı bir düzenlemeye gidilmesi gerekebilir.
  •  Ailecek yapılacak gezmeler ve aktiviteler etkilenebilmektedir.
  •  Anne baba sağlıklı çocuklara yeterince zaman ayıramayabilmekte ve yeterli ölçüde dikkatini veremeyebilmektedir. Bu durum çocukların kıskançlık duymasına ve engelli kardeşleriyle kavga edemeyeceklerini bildiklerinden, normal gelişim gösteren kardeşlerin birbirleriyle daha fazla kavga etmelerine neden olmaktadır.
  •  Engelli kardeşlerine karşı sevecen olmaları ve bakımlarında yardımcı olmaları beklendiğinden, şikâyet ettiklerinde suçluluk duygusu hissedebilir, kendi arkadaşlarıyla birlikteyken engelli kardeşlerini yanlarında istemeyebilirler.
  •  Engelin kendilerini de etkilemesinden dolayı korkabilmektedirler. Bunların kendilerine bulaşmayacağını ya da kendilerinin de engelli olmayacağını idrak edemeyebilirler.
  •  Arkadaşlarıyla beraber olduklarında engelli kardeşlerinden utanabilmektedirler.
  •  Engelli kardeşin bakımında anne babaya yardımcı olmaları istenebilir ama bunu kabul etmeyebilirler.
  •  Özellikle anne baba hala üzüntülüyse veya birbirleriyle tartışıyorlarsa anne babanın sorun karşısında gösterdiği tepkilerden dolayı kaygı ve öfke duyabilir.
  •  Anne babanın hayal kırıklığını telafi etmek amacıyla kendilerini daha başarılı olma baskısı altında hissedip, strese girebilmektedirler.
]]>
Ailelerin Yaşadığı Bazı Sıkıntı ve Zorluklar https:2018/06/08/ailelerin-yasadigi-bazi-sikinti-ve-zorluklar/ Fri, 08 Jun 2018 09:21:40 +0000 http:?p=2355 […]]]> Engelli Çocuğa Sahip Ailelerin Yaşadığı Bazı Sıkıntı ve Zorluklar
Engelli çocuğun varlığıyla beraber ailede bir takım sıkıntı ve zorluklar yaşanmaya başlamaktadır. Genellikle aileye stres oluşturan nedenlerden biri, harika çocuk hayalinin yıkılması ve bu durumda ailenin çocuğu kabullenmekte yaşadığı duygusal bunalımı atlatma zorluğudur. Her anne baba mükemmel bir çocuk beklentisiyle bebeklerinin dünyaya gelmesine hazırlanırlar ancak yolunda gitmeyen şeyler engelli bir çocuğa sahip olmakla sonuçlanır. Anne baba bu bunalımda birbirleriyle de büyük bir krizin eşiğine gelirler. Babalara oranla anneler depresif belirtileri ve baskıyı daha çok açığa vurma eğilimdedirler. Bu da anne babanın ilişkisini etkileyen bir durumdur. Böyle bir çocuğun doğumu veya farklı gelişimi aile içinde travmatik gelişmelere yol açar. Ailenin eski alışkanlıklarıyla yaşaması zorlaşabilmektedir. Ancak buna rağmen kaynaklara göre; hasta çocuğu olan ailelerdeki boşanma oranı hasta çocuğu olmayan ailelerdeki boşanma oranına göre belirgin farkları bulunmamaktadır. Ancak çocuğun ciddi bir sakatlığı olduğu durumlarda anneyle babanın boşanma olasılığının artması şaşırtıcı olmamakla beraber genelde evi terk eden baba olmaktadır.
Anne baba için bir diğer zorluk ise; aile bireylerine, engelli çocuğun kardeşlerine durumu anlatmaları ve sonrasındaki karşılaşacakları tepkilerdir. Yakın çevrenin kendilerinden uzaklaşması, kardeşlerin durumu kabullenemeyip olumsuz tepkilerde bulunmaları gibi birçok süreç anne babayı güç bir durumun içine sokar. Aynı zamanda engelli çocuğa sahip olan aileler, evdeki diğer aile üyeleriyle ilgilenememektedirler. Özellikle anneler kendilerini engelli çocuğa adayabilmekte ve gerek eşini gerekse diğer çocuklarını ihmal edebilmektedirler. Bu da tabi eşler arasında yeni gerginliklerin doğmasına zemin hazırlarken öte yandan da engelli çocuğun diğer kardeşleriyle çatışma yaşamasına yol açmaktadır.Ailenin engelle tanıştıktan sonra yapılması gereken her şey için sağlık kuruluşlarına, eğitim veren yerlere ve her şeyden önemlisi tutarlı bir bilgiye ihtiyaçları vardır. Bunların hepsini gerçekleştirmede gereken maddi güç ve zaman kısıtlılığı da karşılaşılan bir diğer problemlerdir. Ciddi bir emek, zaman ve maddi imkânlara ihtiyaç duyabilmektedirler. Ailenin sıklıkla tartıştığı konular; hastalığın maliyeti, anne baba ve diğer aile bireyleri tarafından yapılan günlük bakım masrafları, ek önlem ve tedavilerle ilgili problemler, çocuklarını etkileyen ağrı ve sıkıntı gibi durumlardır.

Engelli çocuğa sahip aileler, yeterli eğitim ve sağlık programları uygulandığında çocuklarının iyileşeceğine dair gerçekçi olmayan bir beklenti içine girmektedirler. Zamanla tam bir iyileşmenin olmayacağına dair aldıkları geri dönüşümler aileyi hayal kırıklığına uğratmakta ve evlilik ilişkilerinde gerginliğe neden olmaktadır. Karı-koca arasında pek çok gerilim yaşanır. Böyle zamanlarda tartışmalar artar ve yalnızlıklar meydana gelir. Bir yandan da ailenin bütünlüğü bozulabilmektedir. Birbirlerini suçlama eğilimleri olmakla beraber genellikle “benim ailemde engelli yoktu” türünden savunmalar ortaya çıkamaya başlayabilir.

Evlilikler engelli çocukların baskısı sonucu dağılabilir. Erkekler bu tür engeli erkekliklerine karşı bir küçümseyiş olarak görürler ve genellikle sorumluluklarını, eşlerinin üzerine yıkma eğilimindedirler(Atay,1999,s.58).

Engelli bir bebeğin doğumu çoğu zaman cinsel sorunları yüzeye çıkarır. Bebek, anneyle babanın sevişmesinin ardından dünyaya geldiği için, cinsel beraberliğin zararlı olduğu konusunda ilkel bir korku ortaya çıkar. Ana babalara yardımcı olan kuruluşlar, bu korkuyu atlatmak için yararlı olabilir(Sinason,2002,s.39).

Engelli bir bebeğin doğumundan sonra, başka bir çocuk yapıp yapmama konusunda aileler zor bir kararla karşı karşıya kalırlar. Özellikle engelli bebek ailenin ilk çocuğu ise, durum daha da zor demektir (Sinason,2002,s.39).

Engelli çocuğa sahip anne babaların yaşadığı önemli durumlardan biri de; çocukların gelecekleri ile ilgili endişeleridir. Çocuklarının engeli nedeniyle karşılaştıkları sıkıntı ve zorlukları düşünerek onların geleceği ile ilgili kaygılanmakta ve kendilerinden sonra çocuklarının ortada kalacağına dair endişelenmektedirler.

Özürlü çocuğa sahip aileler yoğun olarak ben öldükten sonra çocuğum ne olacak, kendi kendine yeterli olabilecek mi kaygısını yaşamaktalar. Özürlü çocuğa sahip olan ailelerin, çocuğunun özrü ile ilgili ne kadar umutsuz da olsalar, çocuklarının iyileşeceği konusunda mucize beklentileri vardır (Öztürk, 2008, s.54).

]]>
Tutum ve Davranışlar https:2018/06/08/tutum-ve-davranislar/ Fri, 08 Jun 2018 09:19:17 +0000 http:?p=2353 […]]]> Engelli Çocuğu Olan Ailelerin Tutum ve Davranışları
Çocuklarının engelli olduğunu öğrendikten sonra ilk yaşadıkları psikolojik süreçler geçtikten sonra anne babalarda engelli çocuğa yönelik bazı tutumlar oluşmaktadır. Bu tutumlar değişik şekillerde görülmektedir.

1) Fazla koruyucu tutum

Özellikle zihinsel engelli çocukların aileleri arasında en çok görülen tutumdur. Aile çocuk için kendilerince uygun gördükleri her türlü güvenlik konularına dikkat eder. Çocuk aile dışında tehlike, alay edilme, ayıplama gibi durumlarla karşılaşabilmektedir. Bu durumdan dolayı engelli çocuk yaşadığı ortam içinde tutulmaya çalışılır. Aile çocuğun her ihtiyacını kendi içinde karşılamaya çalıştığından dolayı bu durum ailesine bağımlı olmasına neden olur.

2) Ayrıcalıklı tutum:

Çocuğa aile içinde engelli olduğundan dolayı bazı özel haklar ve ayrıcalıklar tanınır. Bu da diğer çocukların ihmal edilmesine sonucunu doğurur. Bu doğru koordine edilmesi gereken bir dengedir. Tabi bu tutumun tam terside olabilmektedir. Engelli olduğu için problemli olan çocuğu bir kenara itip, diğer çocuklara aşırı ilgi göstermek de bu tutum içinde sayılabilir.

3) Her şey özürlü için tutumu:

Bu tutumda aile normal yaşantısının dışına çıkar. Aile içinde herkes birçok konuda fedakârlıkta bulunmaya başlar. Bütün aile üyeleri kendilerini engelli çocuğa adarlar.

4) Özürlü çocuğu reddeden tutum:

Engelli çocuk bir sorun olarak görülür. Her konuda ayak bağı olduğu ve kurtulmanın gerektiği düşünülür. İhmal edilir ve temel ihtiyaçları giderilmez.

5) Özrü reddeden tutum:

Bazı ailelerde çocuğun engeli kabul edilmez ve sağlıklı diye düşünülür. Buna inanmaya çalışılır ve çevreye de ispatlama girişimleri olur.

6) Özürden yararlanma tutumu:

Aile engelli çocuğun eksikliğini herkese ve her yerde sergileyerek çevrenin acımasını ve yardım etmesini sağlamaya çalışır.

7) Normal tutum:

Aile; engelli çocuğunun durumunu kabullenerek yapabileceği tüm imkânları kullanıp uygun bir gelişim ortamı sağlar.
]]>
Uyum Süreçleri https:2018/06/08/uyum-surecleri/ Fri, 08 Jun 2018 09:13:32 +0000 http:?p=2350 […]]]> Engelli Çocuğu Olan Ailelerin Uyum Süreçleri

Genel olarak engelli çocuğa sahip ailelerin bu yeni duruma uyum sağlama sürecinde çeşitli basamaklardan geçtiği kabul edilmektedir. Genelde ilk başlarda yaşanan şok ve suçluluk duygularından sonra reddetme, pazarlık, kabullenme ve uyum sağlama süreçleri gerçekleşir. Bu sürecin içinde bazen ilk basamaklara geri dönme veya zaman zaman bir basamağın yaşanmadan diğerine atlanması gözlenebilmektedir. Bu nedenle uyum sağlama sürecinde ailelerde gözlenen aşamalar değişmez, genel geçer kurallar olarak kabul edilmemeli, sadece yol gösterici ipuçları olarak değerlendirilmelidir.Ailelerin tepkilerini açıklayan çeşitli modeller vardır. Bunlardan en bilineni “Aşama Modeli” olarak belirtilen ve ailelerin çeşitli aşamalardan geçerek kabul ve uyum aşamasına geldiğini varsayan modeldir. Buna göre, farklı özelliği olan çocuğu olduğunu öğrenen anne babalar, ilk aşama olarak duygusal bir karmaşıklık içine girerler; davranışlar, düşünceler karmaşıktır; yaşanan yoğun bir şok, karmaşıklık ve şaşkınlıktır. Daha sonra yas, aşırı üzüntü, hayal kırıklığı, kaygı, red, suçluluk ve savunma mekanizmalarının yoğun yaşandığı tepkisel aşama gelir. Bunu “ ne yapabilir? Neler yapabilirim? Sorularının sorulmaya başlandığı uyum ve duruma alışma süreci takip eder; aileler daha sonra bilgi ve becerilerini geliştirmeye, çocukları ve kendileri için planlar yapmaya ve geleceği düşünmeye başlarlar(Akkök,2003,s.19-20).

İkinci model “Sürekli Üzüntü Modeli” dir. Bu yaklaşıma göre, aileler gerek aile içi yaşantıları, gerekse toplumsal tepkilere bağlı olarak sürekli bir üzüntü ve kaygı içindedirler. Bu doğal bir süreç olarak algılanmakta ve patolojik olarak düşünülmemektedir. Çocuğun farklılığının kabulü ve üzüntü bir arada yaşanabilir ve ailenin uyum süreci böylece gelişir. Çocuğunun durumuna üzülen bir anne ya da baba, aynı zamanda çok çabalayan ve çocuğunun gelişimi için uğraşan bir anne baba da olabilir(Akkök,2003,s.19-20).

Üçüncü model olan “Kişisel Yapılanma Modeli”, duygulardan çok bilişi temel almakta ve ailelerin farklı tepkilerini, bu duruma getirdikleri farklı yorumlara, farklı algılara bağlamaktadır. Diğer bir deyişle, anne babaların kendilerine ve çocuklarına ilişkin geçmiş deneyimleri, beklentileri, ailelerin tepkilerini belirlemektedir. Aileler hamilelik dönemi boyunca ve içinde yaşadıkları çevrenin de değer yargılarına bağlı olarak, gelecek yaşantılarına, çocuklarının geleceğine ilişkin bilişsel yapılar oluştururlar. Farklı özelliği olan ir çocuğun doğumu, bu oluşmuş yapılara uymadığı için aile yoğun bir kaygı yaşar; bu şok döneminin ardından aile tekrar bir yapılanma sürecine girerek kendilerine ve çocuklarına ilişkin farklı yapılar oluşturmaya başlar(Akkök,2003,s.19-20).

Dördüncü model ise ”Çaresizlik, Güçsüzlük ve Anlamsızlık” modelidir. Farklı özellikleri olan bir çocuğun anne babada oluşturduğu duygular, yakın çevrenin tepkileriyle çok yakından ilişkilidir. Onların, durumu olumsuz ve içinden çıkılamaz bir halde gibi algılaması anne babanın da benzer şeyler hissetmesine neden olmaktadır. Çaresizlik ve güçsüzlük, yeni dünyaya gelmiş her bebeğin anne babasında yaşanılan bir duygu olmakla beraber, yakın kişilerin engelli çocuğa olan tepkileri, anne babanın duygularının şekillenmesinde etkili olmaktadır(Akkök,2003,s.19-20).

Bütün bunlar ailelerin engelli çocuğa sahip olduktan sonra yaşadıkları süreçler hakkında ipucu vermektedir fakat unutulmaması gereken şey; her ailenin yaşadıklarının ve gelişmelerinin kendine özgü olacağıdır.

Ailelerin bu değişen hayat düzenlerine verdikleri farklı tepkiler farklı sorunlar da doğurabilmektedir. Bazı aileler engellilik durumunu kabul edip yapabileceklerine bakarken, bazıları ise; engelli çocuğu hayatlarını zehir eden ve kâbusa çeviren biri olarak görerek öfkelidirler. Suçluluk hissi, kızgınlık ve üzüntü ailenin bütün hayatını mahveder.

Ailelerin engelli çocuğa sahip olduktan sonraki verdikleri tepkiler ile herhangi bir kriz ve travma durumunda verilen tepkilerin benzer olduğu görülmektedir. Buradan yola çıkarak engelli çocuk aileleri engelle tanıştıkları anda bir kriz ve travma yaşadıkları söylenebilmektedir.

]]>
Ailede Travma ve Krizde Engelli Çocuk https:2018/06/08/ailede-travma-ve-krizde-engelli-cocuk/ Fri, 08 Jun 2018 09:09:42 +0000 http:?p=2348 […]]]> Travma Nedir ?

Fiziksel ve psikolojik bütünlüğümüzü tehdit eden her türlü olay travma sayılabilmektedir. Yaşamımıza, vücut bütünlüğümüze, inanç sistemlerimize, sevdiklerimize yönelik bir tehdit olgusu vardır. Travma, hiç beklemediğimiz bir anda hazırlıklı olamayacağımız bir şekilde, bütünlük ve süreklilik gibi, varlığımızı yasladığımız temel hayat referanslarımıza inen ani bir darbedir. Bizi geçmişimiz ve geleceğimizden- şiddetine bağlı olarak- belli bir süre için koparan bir zamansızlık halidir. Ayrılık ve boşanma, iş kaybı, aile içi şiddet, tecavüz, trafik kazası, ani hastalık, sakat kalma ve ani ölümler kişisel travma listesine girerken, savaş, terör, doğal afetler, büyük çaplı ekonomik krizler toplumsal travmalar başlığı altında ele alınır. Travma sonrası görülen tepkiler; duygusal tepkiler (şok,üzüntü, öfke,endişe, suçluluk v.b), fiziksel tepkiler (baş ağrısı, göğüs ağrısı, kalp sıkışması v.b), davranışsal tepkiler (uyku ve yeme bozuklukları, sosyal çevreden uzaklaşma v.b) olarak görülebilmektedir.

Kriz Nedir ?

Günlük yaşam deneyimlerimizin ve kontrolümüzün dışında gelişen, çoğu kez ani olan şiddetli bir etki oluşturan, baş etme kapasitemizin dışına çıkan ve belirli bir gerilim, zorlanma, kaygı ya da çatışma oluşturan olay veya durumlardır. Krizin kaynaklarda yer alan bir takım evreleri vardır; şok, savunmak için geri çekilme, kabul etme, adaptasyon ve geri çekilme, krize müdahaledir.

Engelli Çocuk ve Aile

Aile toplumun en küçük ve en temel birimidir. Ancak aile ülkeden ülkeye, kültürden kültüre farklılıklar göstermekle beraber, aynı ülke içinde de farklılıkları vardır. Bu açıdan ailenin belirgin bir tanımını yapmak zor olabilmektedir. Çocuklar ailenin bir parçası olmakla beraber aynı zamanda da anne-babanın gelecekteki kurmayı hayal ettikleri binalarıdır. Onları kendilerine bir dayanak gibi görürler. Toplumlarda çocuklar, geleceğin yetişkini olarak özenle yetiştirilen, eğitilen ve eldeki olanaklar en üst düzeyde kullanılarak, tüm gereksinimleri karşılanan bireylerdir. Anne babalar için hayatın anlamı, uluslar için geleceğin yöneticileri olarak algılanır. Annenin gebeliği ile beraber aileye yeni gelecek olan birey için hazırlıklar başlar. Anne baba adayları hamilelik sürecini heyecan verici bir durum olarak değerlendirirler. Bebeğin geleceği hakkında daha bu süreçteyken planlar yapılır; hayatın nasıl değişeceğine ilişkin hayaller kurulur. Tabi her şeyin üzerinde istenen ise, doğacak çocuğun sağlıklı ve mutlu olmasıdır. Bebeğin beklenenden farklı özelliklerle doğması, anne-babaların bebeklerine ve kendi yaşamlarına ilişkin geliştirmiş oldukları planların ve bakış açılarının değiştirilmesini gerektirebilir. Örneğin; bebeğin bakımı için annenin işinden ayrılması gerekebilir veya yakın akrabalar çocuğun eğitimine destek olmak amacıyla aileyle birlikte yaşamaya başlayabilir, çocuğun iyi bir eğitim alabilmesi için eğitim seçeneklerinin daha iyi olduğu düşünülen başka bir şehre taşınmak bile gerekebilir. Bu durumların her biri aile içi ilişkilerin değişmesini ve ailenin yeniden yapılanmasını gerektirir. Anne babanın planladıkları hayatı engelli çocukları nedeniyle değiştirmek zorunda kalmaları ve yeni yapılanmaya ihtiyaç duymaları kendi başına bir kaygı ve stres kaynağı olabilir. Bunun yanı sıra anne-babalar engelli bir çocuğu kabullenme ve uyum sağlama sürecinde değişik duygular yaşayabilmektedirler. Bu duygularla başa çıkmak zor ve yorucu bir sürecin başlangıcıdır.

Çocuklarının normalden farklı olduğunun öğrenilmesi aile bireyleri üzerinde büyük bir baskı oluşturabilmektedir. Engelin ne zaman fark edildiği ve türü bu anlamda çok fazla önemli sayılmamaktadır. Anne-babaların yoğunlukla yaşadığı hayal kurulan normal ve mükemmel çocukla beraber, kendilerinin de bir parçasının sonsuza değin yitirildiği duygusudur. Buna bağlı olarak anne-babalar geniş bir yelpaze içinde çok değişik duygu ve davranış örüntüleri sergileyebilirler. Tüm bunlar doğal olup, anne-babaların bu duyguları yaşayarak çözüm yolları bulmaları gerekmektedir. Engelli bir çocuğa sahip olmak aile sistemini değişik şekillerde etkileyebilmekle beraber her bir aile için de durum farklıdır. Önemli olan ise, ailenin probleme karşı tutumlarını ve problemle başa çıkabilmek için benimsediği çözümleri anlayarak, bu çözümlerin güçlendirilmesinde veya etkin hale getirilmesinde yardımcı olunmasıdır. Çocuğun engelini anlamak ve bu durumu kabullenmek, engeli ortadan kaldırmaz. Ancak aile çocuğu kabullendiğinde, çocuğun eğitimle beraber göstereceği gelişme zenginleşmektedir. Engelli çocukların ailelerini psikolojik açıdan hasta bir grup olarak görmek yanlıştır. Daha çok bir kriz durumuyla karşı karşıya kalan ve bu duruma yönelik çözüm yolları arayan bireyler olarak değerlendirilmelidir. Genellikle engelli çocukların aileleri çocuğun engeli ortaya çıkana kadar uyumlu ve normal bireyler olup, karşılaştıkları durum nedeniyle duygusal sarsıntı geçiren insanlardır. Her ailenin ve aile içindeki bireylerin engele karşı gösterdiği tepki birbirinden farklı olmakla beraber, çok genel bazı duygusal tepkilerden söz edilebilir. Yapılan çalışmalar ailelerin bu tip tepkilerinin çocuğun engelinin türüyle bağlantılı olmadığını gösterirken, tepkilerdeki yoğunluğun derecesinde farklılık olabilmektedir. Bazı aileler için engelli bir çocuğa sahip olmak katlanılamaz bir felaket olarak görülürken, diğerlerinde geçici bir kriz dönemi ya da bazılarında kendi başına bir problem olmak gibi günlük yaşamın sürdürülmesi sırasında başa çıkılması gereken sorunlardan biri olarak algılanmaktadır. Bununla birlikte ailelerin birçoğu engelle ilgili olarak daha önceden herhangi bir bilgiyle karşılaşmamış olup, bu problemle nasıl başa çıkabileceği konusunda herhangi bir fikri bile olmayan bireylerdir.

]]>
Merhaba dünya! https:2018/06/03/merhaba-dunya/ https:2018/06/03/merhaba-dunya/#comments Sun, 03 Jun 2018 13:05:25 +0000 http:?p=1 WordPress’e hoş geldiniz. Bu sizin ilk yazınız. Bu yazıyı düzenleyin ya da silin. Sonra yazmaya başlayın!

]]>
https:2018/06/03/merhaba-dunya/feed/ 1